Yeni durum, yeni birleşik hareket ve hedefler
ENDER İMREK – Gazeteci, Yazar
Yerel seçim sonuçları, demokrasi güçlerinin birliğine olan ihtiyaç açısından yeni olanaklar yarattı
Yerel seçimler yeni bir durum yarattı. Toplumun üzerine çöken kâbusun dağılmasına vesile oldu. Farklı sosyal ve siyasal yelpazeden mücadele dinamikleri, ağır zamlar ve vergi yükü altında ezilenler, yasaklar, eşitsizlik ve adaletsizlikten bunalan geniş yığınlar, siyasi partilerin merkezlerini aşan bir sessiz ittifak gerçekleştirerek, Mayıs 2023 seçimlerinde daha sekiz ay önce oluşmuş tabloyu tersine çeviren bir sandık sonucuyla iktidara “artık yeter!” dedi. Emekçiler, yoksullar, ezilen toplumsal kesimler ve genel olarak halk lehine siyasi hamle yapmanın olanaklarını yarattı.
Bu gelişmeyi toplumsal özeleştiri içeren bir referandum olarak da okuyabiliriz. Yerel seçimle ortaya çıkan tablo, AKP eliyle sürdürülen 22 yıllık sömürü ve baskı rejimi karşısında açık tutum alan politik öznelere uzatılan güçlü bir halk elidir. AKP-MHP blokunun, ülkenin iyice kangren haline gelen ekonomik, sosyal, siyasal sorunlarını çözmek bir yana, yasaklar, yolsuzluk, yaşam tarzına müdahale, yoksulluk, içerde-dışarda şiddeti tırmandırmayla ilerleyen bir iktidar pratiğiyle daha derin bir uçuruma doğru sürüklediğini gören milyonlar kendi gelecekleri için bir insiyatif almış, halk karşıtı politikalara “dur” demiş oldu. Halkın sessiz ittifakıyla gerçekleşen bu toplumsal demokratik tavır; başka bir boyutuyla her politik çevreninin önüne görev ve sorumluluk koymuştur.
Yerel seçimden 8 ay önceki genel seçimlerde yeterli güven veren bir muhalefet cephesi oluşmamasının da etkisiyle, AKP-MHP bloku yeniden iktidar oldu. 6’lı masa ile çok zaman kaybeden ve güven vermeyen muhalefetin önüne, bu kez herkesi şaşırtan sarsıcı bir sonuç koydu. Türkiye halkları 31 Mart 2024 Yerel Seçim sonuçlarıyla yeni bir yol açtı. Böylece CHP on yıllar sonra ilk defa birinci parti olma şansını yakaladı. Ancak bu tablonun oluşmasında CHP’nin politik program, mücadele hattı ve hedeflerinin etkisinden çok halkların iktidara tepkisi ve muhalefetin önünü açma tutumu etkili oldu. Bununla birlikte kayyum atanmış hemen tüm Büyükşehir, il ve ilçe belediyeleri Kürt halkı tarafından AKP’den geri alındı. DEM Parti bölgede ve kimi metropol kentlerinde yerel yönetimlerde büyük bir güç kazandı.
Ezilen halklar, işçi ve emekçiler, emekliler, eşitlik-özgürlük-adalet isteyenler, gidişattan rahatsızlık duyan mütedeyyin kesimler, iktidarın politikalarından muzdarip olan tüm toplumsal kesimler; açlığa ve derin yoksulluğa mahkum edilmelerine, ormanların, madenlerin, meraların, denizlerin, kıyıların, yolların köprülerin, havaalanlarının çoğunlukla iktidarla ilişkili üç-beş sermaye grubu tarafından yağmalanmasına, canlı hayatın vicdansızca yok edilmesine, üniversitelerin ve tüm kamu kurumlarının içinin boşaltılmasına, eğitim-sağlık gibi temel kamu hizmetlerinin niteliksizleştirilmesi ve ulaşılamaz hale getirilmesine, eğitimin tarikat ve cemaatlere teslim edilmesine karşı isyanının seçim sonuçlarıyla göstermiş oldu. Halklar, ancak faşist askeri darbe dönemlerinde görülebilecek şekilde beyin göçünün yaşanmasına, gençliğin gelecekten umut kesmesine son vermek üzere, toplumsal umutsuzluğu dağıtarak muhalefetin üzerinde yürümesi için alan açtı, güçlü bir zemin yarattı.
Bu gelişme başta CHP olmak üzere DEM Parti ve Türkiye’nin sol, sosyalist, demokratik muhalif güçlere açılmış büyük bir olanak olarak okunmalıdır. Eklemek gerekir ki; CHP, DEM Parti, sol ve sosyalist partilerin, demokratik tüm güçlerin yerel seçimlerde “Kent Uzlaşısı” ya da “Türkiye İttifakı” olarak formüle ettikleri ittifak zemini; AKP-MHP iktidarına dur diyen büyük halk ittifakını kolaylaştırmıştır. Ancak, bu aşamada, artık bu zemin daha ileri adımlar atılmak üzere aşılmak zorundadır.
Zira AKP-MHP blokunun ırkçı, ayrıştırıcı, diktatoryal, yoksullaştırıcı politikalarına açık tavır alarak kurulacak en geniş kesimlerin katılabileceği yeni bir demokratik ittifakla, halkın taleplerine yanıt olunmalıdır. Alevi, Sünni, Ezidi, Hıristiyan, Yahudi, Süryani, vb. tüm inançların eşitliği, Kürt sorununun eşit haklar temelinde demokratik çözümü, gelir adaletsizliğine ve milyonlarca emekçinin yoksulluğuna son verecek bir demokratik ekonomi programı, Ortadoğu ve dünyada barış eksenli kapsamlı bir ittifakla, bir siyasi mücadele pratiğine ihtiyaç yakıcı hale gelmiş oldu.
Özcesi; seçim sonuçları ve sonraki gelişmeler doğru okunabilirse önümüzdeki dönemin ihtiyaçlarına da doğru yanıtlar verilmiş olacaktır.
Siyasi iktidarın demokratik ittifak zeminini bozmasına, muhalefet güçlerini bölmesine izin verilmemelidir
Yerel seçimlerin üzerinden geçen dört aydan fazla süreye bakıldığında tablonun doğru okunduğunu, muhalefetin halkın sandıkta açtığı yolda yeni bir alternatif yaratarak ilerlediğini söylemek zor. İktidar ciddi bir darbe alsa da seçimden sonra onu zora sokacak muhalif hamleler yapılamadı. Halkların gücü, emekçinin öfkesi harekete geçirilemedi. İktidar, oyları %30 dolaylarına düşmüş olmasına karşın hegemonya kurmakta devam ediyor.
AKP İktidarı; DEM Parti’nin batı illerindeki taktiğinin AKP’ye kaybettirmede oynadığı rol nedeniyle partiye ve Kürt halkına öfkelidir. Van’da püskürtülmüş olsa da Hakkari’de olduğu gibi yeni kayyım hamleleri devreye sokarak Kürt halkından ve demokrasi güçlerinden öç alma yoluna gidiyor. Baskı ve şiddet politikalarında hız kesmeyerek DEM Parti’nin “Bölgeye hapsedilmesi”, Türkiye politikasında oynayacağı rolü daraltma amaçlı çeşitli taktik hamleler uygulanıyor.
DEM Parti’nin halkların ve inançların eşit ve özgür olduğu demokratik bir Türkiye hedefi için mücadele ettiği gerçeğini görünmez kılma çabası aynı zamanda muhalefeti bölüp parçalama taktiği olarak işliyor. İktidar, muhalefetin bir bölümünün zayıf karnı olarak gördüğü bu alanı kullanmak isteyeceği de görülüyor. Ancak Türkiye’nin sol, sosyalist ve demokratik hareketiyle stratejik bir ittifak çabasını teorik ve pratik her platformda dile getiren DEM parti ile ortak mücadele hattında buluşmaya yönelik her gecikme, her tereddüt iktidarın zaman kazanmasını sağlıyor.
İktidarın hesabı çok açık; ekmek, barış, demokrasi ve özgürlük isteyen her kesimin ortak tutumuna evrilecek demokratik-halkçı ittifakı engellemek için, muhalefet üzerinde bir “milli hassasiyet” sopası sallayarak yoluna devam etmek. Kürt siyasal hareketiyle ittifak içinde olacak güçlü Türkiye Demokratik ittifakının iktidarı silip süpüreceğini, onu tarihin çöp sepetine atacağını biliyor.
Siyasi iktidarın muhalefeti bölmek ve yoksulların mücadelesini engellemek için kullandığı diğer araç ise taşeronluğunu tarikat-cemaatlere havale ettiği “mukaddes değerler” istismarıdır. Bu nedenle MHP ve diğer “tekçi” siyasi akımlara; her biri bir dükalık haline gelmiş dini vakıflara, tarikat ve cemaatlere orduda, poliste, bürokraside, kamu iştiraklerinde dolgun maaşlı kadrolar ve çok çeşitli siyasi rüşvetlerle özel bir iktidar gücü oluşturulmuştur. Bu simbiyotik ilişki, geleneksel devlet algısını da başkalaşıma uğratmış; halk içinde realiteye uygun olarak “parti-devlet” algısına dönüşmüştür.
AKP-MHP Blokunun, sınır ötesi operasyonları sürekli gündemde tutarak, çözümsüzlüğünü “savaş kozunu” açarak “iç ve dış güçler” gibi bilinen propaganda yöntemlerini devreye sokarak gizlemek istediği ve olası demokratik-halkçı ittifakları paralize etmek istediği de görülmektedir.
Dolayısıyla, Türkiye’nin en kadim demokrasi sorunu olan Kürt sorununda barış ve demokratik çözüm konusunda asgari demokratik normları döşenerek oluşacak bir Demokratik Türkiye İttifakı sadece konjonktürel olmayacak, güçlü bir demokratik direniş odağı haline gelecektir. Olası erken ya da olağan dönem seçimleriyle ilgili ittifak sorunu da gelişmenin doğallığı içinde çözülmüş olacaktır.
Sömürü, işsizlik, açlık, hukuksuzluk ve şiddetten başka sunacağı bir şeyi kalmayan; ancak iktidarı da bırakmak istemeyen AKP eliti tarafından gündeme getirilen “yumuşama” söylemi ise seçimde ortaya çıkan muhalif iradeyi etkisiz kılmayı amaçlıyor. Bununla ezilen halkların, işçi ve emekçilerin taktik ve stratejik yürüyüşünün önü kesilmek isteniyor. Milyonların insanca yaşam koşullarına kavuştuğu, emekçinin hakkını aldığı, kadınların her alanda eşitliğinin sağlandığı, tüm inanç kimliklerinin eşit olduğu, gençlerin geleceğinin güvence altına alındığı, Kürt sorununun eşit haklara dayalı demokratik çözümü, barışın kazanılması ve Demokratik Türkiye’nin önünün açılması; ikinci yüz yılında halkçı ve demokratik bir cumhuriyet mücadelesinin olanakları bir kez daha gasp edilmek isteniyor.
Son haftalarda uygulamaya sokulan “Kürtçe halay yasakları” ve “trafik tabelalarında Kürtçe yasakları” iktidarın yeni bir hesabının olduğunu gösteriyor. Muhalefetin yek vücut olarak bu hukuksuzluk ve anti-demokratik uygulamalar karşısında birlikte tutum alması sadece doğru bir tepki olmayacak, aynı zamanda oluşacak yeni ittifak havzasına olumlu katkıda bulunacaktır.
Kürt halkının demokratik haklarının kriminalize edilmesi hesabından başka bir şey olmayan bu tür uygulamalar başta yerel seçimlerde iktidara büyük darbe indiren iki ana muhalif gücün yani CHP ile DEM Parti’nin ve Türkiye’nin tüm sol, sosyalist, demokratik güçlerinin birlikte hareketine yönelik bir sabotaj olarak değerlendirilebilir. Van kayyımının püskürtülmesinde rol oynayan birlikte mücadele zeminine darbe vurulmak isteniyor.
Oysa hem seçimlerde ortaya çıkan tablo hem de seçimlerden sonra Van’a kayyım atanması, Kobanê kumpas davasında Kürt ve Türk siyasetçilere yüzlerce yıl hapis cezası verilmesi karşısında gösterilen kapsamlı refleks, potansiyeli açığa çıkan demokratik muhalefet dinamiğine işaret ediyor. Yine Gezi Davası tutsaklarının serbest bırakılması mücadelesi ve TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın AYM kararlarına rağmen serbest bırakılmaması karşısında oluşan toplumsal refleks de demokratik muhalefetin önemli dinamiği olarak kaydedilmelidir. İktidar içindeki çelişki ve çatışmaların sürdüğü de dikkate alındığında; açlığı, yoksulluğu, adaletsizliği, baskı ve şiddeti bir yönetme aracı olarak kullanmaktan öte çaresi kalmayan bir iktidar hala yönetmeye devam ediyorsa, bunun esas ve belirleyici nedeni muhalefetin nereden ve nasıl yürüyeceğine henüz karar verememiş olmasıdır.
Açlık sınırı altındaki asgari ücretin milyonlarca işçi için temel ücret olduğu gerçeği, işçi-kamu emekçisinin ezici çoğunluğunun yoksulluk sınırı altındaki ücretlere mahkum olduğu, yüksek enflasyon, artan işsizlik, katlanan fiyatlar ve vergiler, çekilmez hal alan hayat pahalılığı her gün yeni tepkilere ve yer yer patlamalara neden oluyor. İşçiler ücretlerinin enflasyon oranında artırılmasını, sendikalaşma, grev ve toplu sözleşme hakkı üzerindeki tüm görünür ve görünmez engellerin kaldırılmasını, alınterinin hakkını almak ve insanca yaşam koşullarına kavuşmak istiyor. Çay, fındık, buğday, incir, kayısı, üzüm, fıstık, narenciye… üreticileri perişan.
Büyük tekellere kredi ve destekleri, vergi silmeleri, KÖİ (Kamu-Özel İşbirliği) ile milyar dolarları sermayeye aktaranlar; sıra işçiye, emekçiye, emekliye, üreticiye gelince “kaynak yok” diyerek muhalefeti ve yeni kazanılmış belediyeleri hedef olarak göstermektedir. Halk, iktidarın politikalarıyla oluşan enflasyon, zamlar, gelir eşitsizliği, sanayi ve tarımın çökertilmesi, devasa işsizlik, iç ve dış borçlarla çıkmaza dönüşen ekonomik sorunun çözümü için yeniden tüketicinin, işçi ve emekçilerin sırtına bindirilmeye çalışılan vergi yükünün, bu süreçte devasa servet biriktiren “mutlu azınlık” büyük patronlara yüklenmesini istiyor. Tasarrufun halkın sofrasından değil, Saray ve irili ufaklı yandaşın “şatafatlı itibarından”, iktidar yandaşı müdür ve şeflerinin çifter-üçer-beşer maaşlarından, huzur haklarından yapılmasını, servet aktarımı için geçilmeyen yollar, uçulmayan havaalanları inşa edilmesinden vazgeçilmesini istiyor.
Üreticiler için maliyetini bile karşılamayan fiyatlar açıklanırken parlayan, sokağa dökülen, ya da mitinglerle derdini dile getirenlerin mücadelesinin sonuç alabileceği, mücadeleyi sürekli kılacak mekanizmalar hala açılmadı/ açılamadı.
Muhalefet odakları ayrı yürüyor. Güven veren, iktidar perspektifli demokratik bir hareket henüz yaratılamadı. Tepkileri sadece sözle dile getirmek ise, gaz alarak durumu sürece bırakmak; halkın demokratik mücadele motivasyonunu akamete uğratıp, iktidarın yeniden tahkimini kolaylaştırma riskini bağrında taşır.
Farklı mücadele alanlarının birbirini güçlendiren bir ittifak zemininde bir araya gelmesi, var olan ittifakları daha da güçlendirmenin olanaklarını büyütür
Ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal hemen her alanda tepkiler var. Bir avuç sermaye sahibi dışında milyonların bırakın gelecek için tasarruf yapmayı, günü kurtarmakta zorlandığı günlerden geçiliyor. İnsana düşman, emeğe, kadına, doğaya, hayvana, gençliğe, farklı yaşam tarzına düşman politikaların uygulayıcısı bir siyasi odak, eğer hala iktidarda kalabiliyorsa bunun esas nedeni çekim merkezi ve alternatif haline gelen muhalefetin olmayışıdır. Muhalefetin yetersizliği, zayıflığı ve etkisiz oluşu, harekete geçmeye hazır geniş halk güçlerini edilgin ve kararsız kıldığı gibi; kararsız ve arayış içinde olan milyonları da kabuğuna çekilmeye zorlamaktadır.
Sokakta her mikrofon uzatılan kişi feveran etmekte, iktidara ateş püskürmektedir. İktidara eleştiride bulunmanın riskine rağmen insanlar konuşuyor; sokaktan bir başkasının hükümet savunuculuğu yapmasıyla toplanıp övgüler dizdiği bir tablo artık yok. Milletvekilleri ve cumhurbaşkanı seçiminde milyonlarca emekçinin güven yaratan bir muhalefet olmayışından kaynaklı olarak oy verdiği Erdoğan iktidarının, sorunlara çözüm olamayacağını ve halk için gerçek felaket olduğunu gören halk, yerel seçimde muhalefete iktidar yolunu açtı.
Seçimlerin arkasından irili ufaklı çokça mücadele dinamiği ortaya çıktı. Hemen her gün her anda sokağa taşan hak eksenli eylemler yaşanıyor. Atanamayan öğretmenler, onlarca işyerindeki işçi direnişleri, sendikalaşma mücadelesi, iktidarın arka bahçesi durumundaki sendikalara karşı artan tepkiler, toplu sözleşmelerin açlık sınırının üzerinde bir ücretle bağıtlanması, kadın cinayetlerine karşı mücadele, meslek odalarındaki mücadele, eğitimdeki dinci ve tarikatçı çizginin belirginleşmesine karşı bağırışlar, üreticilerin, köylülerin ürünün karşılığı için çırpınışı sürüyor. Canı yananın can havliyle bağırdığı, yer yer sokağa taşan ancak güçlü bir toplumsal direnişe evrilemeyen bir mücadeleler alanı mevcut.
Büyük bölümü yakınmayla kendisini dile getiren, için için yanan, yanıp sönen, tek tek, yerel yahut kendi alanıyla sınırlı bu tepkilerin birleştirilerek yerelden bölgesele, bölgeselden genele akışı için umut ışığı olacak bir ittifak blokuna olan ihtiyaç daha da yakıcı hale gelmiş durumda.
Seçimin hemen ardından Kürt halk iradesini gaspetmeye yönelik yeni kayyım hamlesi Van’da büyük bir halk muhalefeti ve Türkiye genelinde demokratik dayanışma ile püskürtüldüğüne göre bu gelişmeden ilham almamak için bir neden yok. Hakkari’ye atanan kayyum karşısında da, vazgeçmeyen, kabul etmeyen bir mücadele sürüyor. Diğer tarafta haklarından vazgeçmeyen direnen bir kadın hareketi, tüm eksiklerine rağmen dinmeyen bir işçi, emekçi, emekli, gençlik hareketliliği var.
Yapılması gereken demokratik güçlerin zaman geçirmeden özlü bir çağrıyla hızla yan yana gelmeleridir. Bu amaçla süren çabalar var. Önceki deneyimlerinden güç alan yeni dönemin ihtiyaçlarına uygun bir mücadele ittifak için girişimler sürüyor. Sol, sosyalist, devrimci, demokrat, Kürt siyasal hareketi kapsamlı yeni girişimin genişlemesinin nesnel koşulları mevcut. Ancak kapsamlı bir mücadele birliği, dikkat ve mücadele merkezi olmak için daha fazla gecikmemeli, sorumluluk sahibi her devrimci-demokratik güç sorumluluk almalıdır. Canı yananların yanı başında bulacakları bir mücadele merkezine duyulan ihtiyaca hemen her çevre dikkat çektiğine göre bunu görünür kılmanın zamanıdır.
Seçimde birinci parti olmasına ve anketlerde bu konumunu pekiştirdiği anlaşılmasına rağmen hala “ana muhalefet” partisi rolünden sıyrılmayan, iktidardan taleplerle yetinen CHP’nin siyasi hilkat rejimi olan Saray iktidarına son verecek az çok demokratik bir iktidar değişimi için harekete geçmesini sağlayacak demokratik ittifak zeminin güçlendirilmesi toplumsal yürüyüşü hızla büyütecektir.
Seçim ittifaklarını aşan ve toplumsal muhalefetin tabanını genişleten ittifakların temel mücadele araçları, hedefleri, taktikleri ve örgütlenme biçimleri büyüdü
Biri milletvekilleri ve iki aşamalı Cumhurbaşkanını belirleyen genel seçimler, diğeri yerel seçimler olmak üzere üç seçimi geride bıraktık. Normal koşullarda 4 ve 5 yıl seçimsiz bir süreç varsaymak mümkün olurdu. Ancak 31 Mart 2024 yerel seçimleri bir önceki seçimin dengelerini alt üst eden bir sonuç yarattı ve bu durum önümüzdeki sürecin birçok değişime aday olduğunu gösteriyor. Orta Anadolu ve kimi Karadeniz kentlerinde sınırlı bir alana hapsolan AKP-MHP bloku tükeniş sürecine geçmiştir. Yerel seçim sonuçları; halkın kentlerde ve köylerde, doğuda ve batıda, mevcut siyasi iktidardan kurtulmaya yönelik yeni bir irade ortaya koyduğunun delilidir. Bu irade, siyasi iktidardan kararlı bir uzaklaşma olduğunu her vesileyle ortaya koymaya devam ediyor, zayıflamak bir yana daha da güçleniyor.
Tabloyu daha geniş okuduğumuzda ise ortaya çıkan sonuç işçi ve emekçilerin, halkların bu iktidardan bir an önce kurtulmak istediğidir. Ancak iktidarın kendi rızası ile yeni bir seçim sandığı getirmeyeceği, bilakis buna direneceği ve muhalefeti bölerek iktidarını uzatmaya yönelik zaman kazanmaya odaklandığı görülüyor. Buradan hareketle iç içe geçmiş olanaklar, avantaj ve dezavantajlarla dolu bir sürecin içindeyiz. Seçime endeksli olmayan, ekmek-barış-demokrasi ve eşitliği kazanmaya yönelik geniş bir demokratik ittifak oluşturulması ertelenemez bir görevdir. Ülkenin sürüklenmeye çalışıldığı karanlığa karşı asıl güvencemiz bu ittifak olacaktır. Çeşitli ülkelerde ırkçı faşist siyasi akımlara karşı oluşturulan demokratik ittifak örnekleri, Fransa seçimlerinde “Yeni Halk Cephesi” kazanımları dikkatle izlenmelidir.
Böyle bir ittifak; aynı zamanda yerel seçimler sonucunda oluşan halk iradesine uygun olarak iktidarın yeni seçimlere mecbur edilmesini sağlayacak halkın taleplerinin vücut bulacağı, kazanma ruhunu harekete geçirecek bir demokratik zemini de yaratmış olacaktır. Seçimin yapılıp yapılmayacağından, ne zaman yapılacağından bağımsız olarak, halkın ekonomik, sosyal ve siyasal taleplerinin birleşeceği kitlesel bir halk hareketinin koşulları her zamankinden daha fazla mevcuttur.
Kategoriler: Birlik Tartışmaları, Genel
Yayınlama: 22 Ağustos 2024 16:42
deniz erdoğdu